Bidat olan istihareler

Bidat olan istihareler

 

        Yaygın hatalı kanaate göre bazı insanlar, istiharenin, ancak bir takım insanların dua etmesi  ve  uykuda  rüya  görülmesi  durumunda  söz  konusu  olabileceğini  sanmaktadırlar. Bu, Allahu Teala’nın emretmediği ve Peygamberin (sallallahu aleyhi ve sellem) sünnetinde de  yeri  olmayan  bir  aşırılıktır.  Bu  husus,  Müslümanlar  için  mutlak  anlamda  gerekli olmayan   bir   zorlamadan   kaynaklanmış   olup,   bu   durum   kendilerini,   Peygamberin (sallallahu aleyhi ve sellem) sünnetlerinden biri olan büyük bir sünneti tahrif etmelerine ve onun sevabından, bereketinden ve nimetlerinden mahrum kalmalarına yol açmıştır.758

        Müslüman  kardeşim!  İstihareden  sonra  gönlünün  huzur  bulacağı  şeyi  yap.  Daha önce isteyip arzuladığın bir meseleye gönlüm huzur buluyor diyerek itimad etme. İşin en başında,  karar  verilecek  hususla  ilgili  olarak  bir  tercihin  söz  konusu  ise  önce  bundan kurtulman  gerekir.  Yoksa  bu  durumda,  neyin  hayırlı  olup  olmadığı  konusunda  Allah’a müracaat  etmiş  olmayacağın  gibi,  maazallah  kendi  heva  ve  arzuna  muracaat  etmiş olacağın sonucu ortaya çıkar.759

        İşte,  insanların  birçoğu,  teşvik  edilen  ve  dinin  özüne  uygun  olan  istihareden haberdar olmadıkları  için onu terketmiş, buna mukabil Kitapta ve sünnette yeri olmayan, selefi  salihinden  hiç  kimsenin  nakletmediği  birçok  bidat  ihdas  etmiş  ve  dine  sonradan yamanan  bu  türedi  inançlara  sıkı  sıkıya  bağlanmışlardır.  Şayet  bir  kimse,  Peygamberin (sallallahu aleyhi ve sellem) sünnetine uyarak bu kimselerin ortaya koyduğu bidati kabul etmeyecek  olsa,  kendisini  sert  bir  dille,  acımasızca  eleştirirler  ve  bu  kişiyi  dine  karşı gelmekle, din düşmanı olmakla, inatçılıkla ve (kanaatlerinde) aşırı olmakla suçlarlar.

        Biraz önce, zikrettiğimiz uyku şartına gelince; Sanki bu, kişinin niyet ettiği bir konuda hayır olup olmadığını anlaması için uykuda bunu görmeyi şart koşar. Veya kişi, rüyasında yeşil veya beyaz görürse, bu, kendisi için hayırlı; kırmızı veya siyah görürse bu da hayırsız

ve uğursuz anlamına geldiğini zannetmesi Kur’an ve Sünnetten hiçbir asla dayanmadığı için butür şeylerin şart koşulması bid’attır.

        Tespih istiharesi: Bunu ya ihtiyaç sahibinin kendisi yapar veya onun adına başkası yapar.  Kişi  tespihi  eline  alır  ve  ihtiyacı  olan  şeyi  bu  tespihe  okur  veya  söyler.  Sonra tanelerinin bazısını önüne toplar ve bunları saymaya başlar. Eğer saydığı tespihlerin adedi tek sayı ise niyetinden vazgeçer, çift sayı ise niyetinin hayırlı olduğu kanaatine ulaşır.

Allah  aşkına  bu  uygulamanın,  kuşu  serbest  bırakıp,  eğer  kuş  sağa  uçarsa  bunun hayırlı,  sola  uçarsa  hayırsız  olduğu  sonucuna  ulaşan  Cahiliye  dönemi  Araplarının  batıl inançlarından  ne  farkı  vardır?  Halbuki  İslam,  “Kuşlar  aracılığıyla  bir  şeyin  uğurlu  veya uğursuz olduğuna karar verme” anlamındaki bu faaliyeti yasaklamıştır.

        Fincan  istiharesi:  Bunu  genellikle  ihtiyaç  sahibi  için  bir  erkek  veya  kadın  yapar. İhtiyaç sahibi, kendisine ikram edilen kahveyi içtikten sonra fincanı  ters kapatır. Bir süre sonra  fincanı,  falcıya  uzatır.  Falcı  da,  bütün  tortulu  maddeler gibi, kahve  telvesinin birbirine  benzer  şekilde  oluşturduğu  çeşitli  resim  ve  şekillere  bakmak  suretiyle  dilediği şeyleri hayal eder ve ihtiyaç sahibi kişiye bir çok hikayeler anlatmaya başlar. İhtiyaç sahibi de, bu kişinin yanından aslı astarı olmayan birçok hikaye dinlemiş olarak ayrılır.

         Kehanet  istiharesi:  Haftanın  belirli  bir  gününde  yapılan  bu  istiharede,  su  dolu  bir fincan, el ayasında özel çizgiler bulunan ve bu işin uzmanı sayılan kişinin avucuna konur. Sonra   falcı,   anlaşılmaz   bir   ses   tonuyla   çeşitli   kelimeler  mırıldanır   ve   suçlu   hırsızı getirmeleri için (ihtiyacı görülecek kişinin işini görmek üzere) bazı cinleri yardıma çağırır.

Kum  istiharesi:   Kişi  kumun  üzerine  kesik  çizgiler  çizer.  Arkasından,  kendilerince bilinen bir metotla bu çizgileri sayar. Sayma işlemini kişinin burcunu belirlemesiyle bitirir, sonra  da  yanında  getirdiği  kitap  yardımı  ile  fal  baktıran  kişinin,  zannınca  geçmişini  ve geleceğini kendisine anlatır. Burçları kendi burcu ile aynı olan kimselere söylediği şeyleri bu kimseye de söyler.

        Avuç istiharesi: Bu istihare çeşidi, yukarıda zikredilen istihareden pek farklı değildir. Bu  işin  uzmanı,  avuç  içi  çizgilerini  okuyarak  ve  güçlü  sezgilerini  kullanarak  kişiye, gelecekteki hayatıyla ilgili bilgiler verir. [1]

        Mushaf  istiharesi:  Eline  Mushafı  alır  ve  rasgele  bir  sayfa  açar.  Şayet  gözünün iliştiği ilk ayet rahmet ayeti ise niyetlendiği işi yapar. Değilse, vazgeçer.]

        Bazı hocalara ve saygın zatlara giderek, kendisi için istiharede bulunmalarını talep etmek!!  Bunlar  tümüyle  bidat  olan  işlerdendir.  Bu işlerle uğraşan  kimseler  rezil  rüsva olmayı  haketmişlerdir.  Çünkü  onlar,  yaratıp  düzgün  hale  getiren,  takdir edip, hidayete ulaştıran Allahın yolundan ayrılmış kimselerdir. İnsanların İstihare hususunda işledikleri hatalar:   İstihare namazına ve duasına bir takım  ilavelerde bulunmak suretiyle  istiare  konusunda  şeri  ölçüleri  aşmak;  “İstiharenin yalnızca tereddüt konusu olan hususlarda veya mübah konularda yapılacağına inanmak, duanın   namazdan   sonra   değil   de   secdede   yapılması   gerektiğine   inanmak,   istihare namazının  iki  rekatında belirli  ayetlerin okunması  gerektiğini  düşünüp  bunun  da  sünnet olduğunu  düşünmek”  gibi,  hakkında  delil  olmayan  birtakım  şartların  varlığına inanmak, yanlıştır.

        İstihare  namazı  sonrasında,  “istihare  yaptık  ama  pek  işe  yaramadı”  gibi,  ilahi iradeye teslim olmama anlamı taşıyan bazı cümleler kullanmak da hatadır. İbn Kayyım, el- Fevaid (s.174) adlı kitabında şöyle demiştir:

        “Çocuğundan zararlı  kanın alınmasının maslahat olduğunu bilen şefkatli bir baba, nasıl  çocuğunun  cildini  ve  damarını  kesmek suretiyle ona  şiddetli  bir  acı  veriyorsa; çocuğun şifasının bir uzvun kesilmesinde gördüğünde –sırf kendisine merhamet ettiği için- nasıl o uzvu kesiyorsa; çocuğun bazı  şeylerden mahrum kalmasının maslahat olduğunu gördüğünde, onun için tehlike ve kötülük arz eden bu şeyleri nasıl kendisine vermiyorsa, aynı şekilde cimrilikten dolayı değilde, onun iyiliği ve korunması için birçok arzularına mani oluyor ise, hükmedenlerin en iyisi, merhamet edenlerin en merhametlisi ve herşeyi en iyi bilen   Allahu   Teala   da,   insanlara   bir   takım   musibetler   verdiğinde  onlara  bizzat kendilerinden,   anne   ve   babalarından   daha   merhametli   davranmaktadır.   Eğer   bu kimselere,  kendileri  için  tercih  yapma imkanı   verilmiş   olsaydı,  ilim,  irade  ve  pratik bakımdan kendilerinin yararına olan şeyi seçmede başarısız olurlardı. Ancak Allah Teala, ister beğensinler  ister  beğenmesinler  bu  kimselerin  işlerini,  ilmi,  hikmeti  ve  rahmeti mucibince  kendisi  üstlenmiştir.  Allah’ın  isimlerini  ve sıfatlarını  hakkiyle  bilen  kimseler bunun farkına varır ve Onun vermiş olduğu hükümlerin hiçbirisine itiraz etmezler. Ne varki,  Allah’tan, Onun  isim  ve  sıfatlarından  cahil  kalan  kimseler  bunu  anlayamaz  ve  bu yüzden de idaresine itiraz eder, hikmetini yerer, hükmüne boğun eğmez ve bozuk akılları, temelsiz görüşleri ve haksız tasarruflarıyla verdiği karara karşı çıkarlar. Bu kimseler, hakiki manada ne Rablerini tanımışlar, ne de kendi çıkarlarına hasıl olmuşlardır.

        Kul, bu bilgiyi ne zaman elde ederse, Ahiretten önce bu dünyada (nimetleri Ahirette ki  cennet  nimetlerine  benzeyen  dünya  cennetinde) sekinete  kavuşur.  Çünkü  bu  kişi  her zaman Rabbinden razıdır. Rıza makamı ise, dünyadaki cennet ve ariflerin istirahatgahıdır. Çünkü rıza makamındaki kul, Allah Teala’nın bu dünyada kendisi için taktir etmiş olduğu her şeyden memnun ve (kendisine yüklediği) dini hükümler hususunda da mutmaindir. Bu   da,   Rab   olarak   Allah’tan,   din   olarak   İslam’dan   ve   Peygamber   olarak   da Muhammed (s.a.s)’den hoşnut olmak demektir. Ve bu hoşnutluğu tatmayan kimse, imanın tadına varmamış sayılır.

 

Ebu Muaz Seyfullah ERDOĞMUŞ

       


[1] Hiç şüphesiz bu yolların hepsi kehanetçilik olup yasaklanşr.Bunlara gidip başvuran haknda

şiddetli  tehditler  gelmiştir.  Hadiste:  (Ki bi falcı  veya  kahine  giderde  onun  söylediğine  inanırsa, Muhammed (s.a.s)’e inene küfüretmiştir. ) Ahmed 2/408; Ebu Davud 4/15; Tirmizi 1/242; İbn Mace 1/209.  Hadi sahihtir Diğer  bi hadiste:  (Ki bi falcıya  giderde ona  bi şeyden  sorarsa,  40  gün namazı kabul olmaz) Müslim 4/1751, no. 2230.

(2)  Dinimiz istihare namazı kılan insandan, bu namazı kılması ve konuyla ilgili gelen duadan başka bir şey okuması veya yapmasıistememiştir. Buradaki dua müslüman kişinin yaptığı herhangi bir dua gibidir.

(3) İşlerinde  Rabbine  danış  ki  seni  doğru  yol iletsin,  işlerini  kolaylaşrsın.  Kılacı  rek’atnnet  ve  nafil namazları akabinde  istihare  duasını  okuyara Rabbinden  seni  yönlendirmesini istediğinde Ona daha da yaklaşmış olursun..

Kuran-ı Kerim Radyosu
 
Kuran-ı Kerim Radyosu

Hadis Köşesi
 
Dua Köşesi
 
Namaz Vakitleri
 








PEYGAMBERLER TARİHİ
www.dostyurdu.com

 

TARİHTE BUGÜN
Sitene Tarihte Bugün

 
Bugün 6 ziyaretçi (6 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol