KANDİL GECELERİ 2
KANDİL GECELERİ 2
 


        Ülkemizde kandil geceleri diye bilinen geceler; Rabiulevvel ayının on ikinci gecesi olan Mevlid, Recep ayının ilk cuma gecesi olan Regaib, yine Recep ayının yirmi yedinci gecesi olan Mirac, Şaban ayının on beşinci gecesi olan Beraat ve Ramazan ayının yirmi yedinci gecesi olan Kadir Gecesidir.
        Osmanlılar döneminde II. Selim zamanından başlayarak, minarelerde kandiller yakılarak duyurulup kutlandığı için "Kandil" olarak anılmaya başlamıştır.[1]
        Bu gecelerden Kadir gecesi ile ilgili olarak Kur'an-ı Kerim'de müstakil bir sûre bulunmaktadır. Kur’an-ı Kerim’in doksan yedinci suresi olan bu sûrede Allah-u Teala, Kadir gecesinin bin aydan daha hayırlı olduğunu bildirmiştir. Fakat bunun da Ramazanın yirmiyedinci gecesi olduğuna dair kesin bir delil yoktur. Kadir gecesi ile ilgili hadislere bakıldığında Peygamberimizin (sav) mü’minlere tavsiyesi, Kadir gecesini Ramazanın son on gününün tek gecelerinde aramaları şeklinde olmuştur. Buna göre Kadir gecesi Ramazanın yirmi bir, yirmi üç, yirmi beş, yirmi yedi ve yirmi dokuzuncu gecelerinden herhangi biri olabilir. Yani Kadir gecesi, zamanımızda Müslümanlarca ihya edilmeye çalışıldığı gibi herkesçe bilinen bir gece olmayıp, aksine gizlenmiştir. Resulullah (sav) bile Kadir gecesinin Ramazanın kaçıncı gecesi olduğunu bilmiyordu.
        Kadir gecesinin ihyası ile ilgili olarak Peygamber (sav)’den bir dua haricinde herhangi ibadet tavsiye edilmemiştir. Fakat Âişe validemizin bildirdiğine göre Peygamberimiz Ramazan ayında, diğer aylarda görülmeyen bir gayrete girerdi. Ramazanın son on gününde ise çok daha şiddetli bir gayrete geçerdi. Son on günde geceleri ihya eder, ailesini de (gecenin ihyası için) uyandırır ve itikâfa girerdi.[2]
        Bir gün Âişe validemiz, Peygamberimiz (sav)'e: "Ey Allah’ın elçisi! Kadir gecesinin hangi gece olduğunu anlarsam o gece nasıl dua edeyim?" diye sormuş, Peygamberimiz (sav) de ona: "Şu duayı oku" buyurmuştur: 
        "Allahım! Sen affedicisin, cömertsin. Affetmeyi seversin. Beni de affet."[3]
        Beraat gecesinin fazileti ile ilgili olarak da Peygamberimizden nakledilen birkaç hadis bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesinde bu gecede Allah’ın dünya semasına tecelli edeceği, Kelb kabilesinin koyunlarının kılları adedince (çokluk belirtmek için kullanılmış bir ifade) insanı bağışlayacağı ve kendisine edilen tüm duaları kabul edeceği anlatılmaktadır.[4] Birçok alim, bu hadislerin isnadlarında problem bulunduğunu, dolayısıyla hadislerin zayıf olduğunu ve bunlarla amel edilmeyeceğini belirtmişlerdir. Müfessirlerden Ebu Bekir İbnu’l-Arabî, Beraat gecesinin fazileti hakkında bir tek sağlam hadisin bile gelmediğini, dolayısı ile bu konu ile ilgili olarak hadis diye dolaşan sözlere itibar edilmemesi gerektiğini söylemektedir. [5] Gerçekten de Peygamberimiz Muhammed (sav)’in ve sahabe-i kiramın mescidlerde bu geceyi ihya etmek için toplandığı, özel dualar ettikleri, bugün özellikle ülkemizde olduğu gibi bu geceye has namaz kıldıkları şeklinde tek bir rivayet dahi gelmemiştir. Bazıları Duhan sûresinde geçen: “O gecede her hikmetli buyruk ayrılır ve katımızdan bir emirle ilgilisine yollanır.”(Duhân, 44/4-5) ayetlerine bakarak o gecenin Şaban ayının on beşinci gecesi olan Beraat gecesi olduğunu söylemişlerdir. Buna dayanarak da Allah’ın o gecede kulların rızıklarını taksim ettiğini, ecellerini tayin ettiğini, bir sonraki Şaban ayının on beşine kadar olacak tüm olayları takdir ettiğini, dolayısıyla bu gece yapılacak olan dua ve ibadetlerin mutlaka kabul edileceğini iddia etmişlerdir. Böylece peygamberimiz ve ashabının yapmadığı, bu geceye has bir takım ibadetler ortaya çıkmıştır. Hâlbuki Allah-u Teala o sûrede şöyle buyurmaktadır: 
        “Hâ Mîm. Andolsun o apaçık kitaba ki, biz onu mübarek bir gecede indirdik. Çünkü biz uyarıcıyız. O gecede her hikmetli buyruk ayrılır ve katımızdan bir emirle ilgilisine yollanır.” (Duhân, 44/1–5)
        Görüldüğü gibi Allah-u Teala, işlerin taksim edildiği gecenin Kur’an-ı Kerim’in indirildiği gece olduğunu bildirmektedir. Kur’an’ın da Şaban ayının on beşinde değil; Ramazan ayında ve Kadir gecesinde nazil olduğunu diğer ayetlerden öğrenmekteyiz:
        “Ramazan ayı ki o ayda insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur’an indirilmiştir.” (Bakara, 2/185)
        “Muhakkak ki biz Kur’an’ı Kadir gecesinde indirdik.” (Kadir, 97/1)
        Alimlerin büyük bir çoğunluğu Duhân suresinde geçen “mübarek gece”nin kadir gecesi olduğunu söylemişlerdir. Müfessir Ebu Bekir İbnu’l-Arabî bu konuda şöyle demektedir: “Bu ayette geçen mübarek gecenin kadir gecesi değil de başka bir gece olduğunu iddia edenler, Allah’a büyük bir iftirada bulunmuş olurlar.”[6]
        Bir de Beraat gecesi ile alakalı olarak halk arasında “Beraat gecesi namazı” olarak bilinen bir namaz vardır. 100 rekât olan ve her rekâtında Fatiha ve on defa İhlâs suresinin okunması gerektiği söylenen[7] bu namazın, miladi 1010 (h. 400) veya 1056 (h. 448) yıllarında Kudüs’te ortaya çıktığı da kaynaklarda belirtilmektedir.[8]
        Recep ayında bulunan Regaib ve Mirac kandilleri ve faziletleri hakkında da herhangi bir delil bulunmamaktadır. Yalnız Recep ve Şa’bân ayları hakkında bir kaç söz söylenmesi gerekmektedir: Recep ayı “dört haram ay”dan bir tanesidir. Diğerleri Zilkade, Zilhicce ve Muharrem aylarıdır. Bu aylarda savaşmak haram kılınmıştır. Dolayısıyla bu ayların diğer aylara göre bir fazileti bulunmaktadır. Âlimler bu aylarda oruç tutmanın müstehab olduğunu söylemişlerdir. Fakat Peygamber (sav)’den ve ashab-ı kiram’dan özellikle bu ayda oruç tutmanın faziletine dair herhangi bir sahih rivayet nakledilmemiştir. Bir de halk arasında “üç aylar” olarak bilinen Recep, Şa’ban ve Ramazan ayları hakkında rivayet edilen: “Recep Allah’ın ayıdır, Şa’ban benim ayım, Ramazan da ümmetimin ayıdır.” Sözü hakkında âlimlerin çoğu “bu uydurmadır” demiştir. Ayrıca yine Recep ayının fazileti hakkında: “Kim o ayda şu kadar namaz kılarsa ona şu kadar sevap verilir, kim o ayda istiğfar ederse ona şu kadar ecir verilir.” Şeklinde hadis diye rivayet edilen sözlerin hepsi mübalağadır, hepsi âlimler tarafından tekzib edilmiştir.[9] Özellikle Regaip gecesi ile ilgili olarak halk arasında meşhur olan Regaip namazıyla ilgili rivayeti, 1023 (h. 414) yılında vefat eden Ali b. Abdullah b. Cehdâm isimli Mekkeli sûfî bir zatın ihdas ettiği / ortaya çıkardığı kaynaklarda belirtilmektedir.[10]
        Şa’bân ayına gelince: Sahih rivayetlere göre Peygamberimizin Ramazan ayından sonra en çok oruç tuttuğu ay Şa’bân ayıdır.[11] Üsâme b. Zeyd (r.a) şöyle bir hadis rivayet etmiştir: “Resulullah (s.a.v), Şa’bân ayında tuttuğu orucu hiçbir ayda tutmamıştır. Kendisine: “Ey Allah’ın Resulü! Senin, Şa’bân ayında tuttuğun orucu başka bir ayda tuttuğunu görmedim" dedim. O da şöyle buyurdu: “Şaban, Receb ile Ramazan arasında insanların gafil bulunduğu ve amellerin, âlemlerin Rabbi olan Allah’a yükseldiği aydır. Ben de amelimin (Allah Teala'ya) oruçlu olduğum halde yükselmesini seviyorum.”[12] O halde bu ayda oruç tutmanın Peygamber (sav)’in güzel bir sünneti olduğu rahatlıkla söylenebilir. 
        Peygamberimiz (sav), Ashab-ı Kiram, Emevîler ve Abbâsîler dönemlerinde herhangi bir kutlama örneğine rastlanmayan Rebiulevvel ayının on ikinci gecesi olan Mevlid kandili, ilk defa hicretten yaklaşık üç yüz elli yıl kadar sonra Mısır’da, Şii Fâtimî Devleti döneminde kutlanmaya başlamıştır.[13] Eyyûbîler döneminde birçok tören ve bayram kaldırılmış olduğundan Mevlid kutlamaları Erbil Atabegi Begteginli Muzafferuddin Kökböri (ö. 629/1232) tarafından büyük törenlerle yeniden kutlanmaya başlamıştır.[14] Muzafferuddin Kökböri’nin bu kutlamaları yeniden başlatmasının ardında, Musullu sûfi Ömer b. Muhammed el-Mellâ’nın bulunduğu belirtilmektedir.[15] Peygamber Efendimizin doğum günü olan bu günün / gecenin faziletine dair de herhangi bir delil mevcut değildir. 
        Ebû Şâme el-Makdisî, Şehâbeddin el-Kastallânî, İbn Hacer el-Askalânî, Celâleddin es-Suyûti gibi bazı alimler Peygamberimizin dünyaya gelmesi sebebi ile sevinmenin, bu gün münasebetiyle muhtaçlara yardım etmenin, Peygamberimize şiirler (mevlid gibi) okumanın güzel birer amel olduğu söyleyerek, bu gibi Mevlid kutlamalarının “bid’at-ı hasene” sayılması gerektiğini söylemişlerdir. Mâlikî fakihi İbnu’l-Hâc el-Abderî, Ömer b. Ali el-Lahmî el-Fâkihânî, İbn Teymiyye, Muhammed Abduh, Abdulaziz İbn Bâz ve Hammûd b. Abdillah et-Tuveycîrî gibi âlimler ise mevlid kutlamalarına “bid’at-i seyyie” gözüyle bakmış ve buna şiddetle karşı çıkmışlardır.[16]
        Dinde sonradan ortaya çıkan ve hakkında herhangi bir delil bulunmayan bu gibi durumlar hakkında Allah Resulu (sav) şöyle buyurmuştur: 
        “İşlerin en kötüsü sonradan ihdas edilenler / ortaya çıkarılanlardır.”[17] 
        “Sonradan ihdas edilen her şey bid’attir”[18] 
        “Her bidat dalalettir, her dalalet de ateştedir.”[19]

        Sonuç olarak şu söylenebilir ki; ne Kur’an’da ve ne de sünnette bugün geniş halk kitleleri tarafından kutlanan kandil gecelerine işaret vardır. Mübarek kabul edilen bu geceler, Peygamber Efendimiz ve ashabından çok sonra Mısır ve Kudüs’te kutlanmaya başlamış, daha sonra İslam dünyasının çeşitli bölgelerine yayılmıştır. Bu kutlamalar kesinlikle İslam’ın bir emri veya bir tavsiyesi değildir. Müslüman toplumlar tarafından ortaya çıkarılmış ve gelenek haline gelmiştir. Osmanlı padişahlarından II. Selim döneminden itibaren ‘kandil’ adını alan bu geceler miraciye, regaibiye, mevlüt gibi çeşitli etkinliklerle ihya edilmiştir. Kandil gecelerini kutlayan her toplum kendi kültüründen bir şeyler eklemiş ve böylece bu geceler gelenekselleşmiştir. Günümüzde de kandil geceleri halk camilere akın etmekte, kandil simidi ve tebrikleşmelerle son derece yoğun bir şekilde kutlanmaya devam etmektedir.


YAHYA ŞENOL 
25.07.2006 
ysenol@hotmail.com 

--------------------------------------------------------------------------------

[1] Nebi Bozkurt, “Kandil”, Diyanet İslam Ansiklopedisi (DİA), İstanbul, 2001, c. 24, s. 300.

[2] Buharî, Fadlu Leyleti'l-Kadr 5, Müslim, Îtikâf 8, (1175); Ebu Dâvud, Salât 318; Tirmizî, Savm 73; Nesâî, Kıyâmu' l-Leyl 17.

[3] Tirmizi, Daavât, 84.

[4] Tirmizi, Sıyam, 39; İbn Mace, İkamet, 191

[5] Bkz: Ebu Bekir İbnu’l-Arabî, Ahkâmu’l-Kur’ân, 2. Bs., y.y., 1968, c. 4, s. 1678 (Duhân Sûresi, 2. ayetin tefsiri)

[6] Ebu Bekir İbnu’l-Arabî, a.g.e., c. 4, s. 1678.

[7] Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük İslam İlmihali, İstanbul, 1986, s. 188.

[8] Aliyyu’l-Kârî ve Fâkihî’den naklen; Halit Ünal, “Berat Gecesi”, DİA, c. 5, s. 475. 

[9] Bkz: Yusuf el-Kardâvî’nin Recep ayı ile ilgili bir fetvası: http://www.islamonline.net/servlet/Satellite?cid=1122528600570&pagename=IslamOnline-Arabic-Ask_Scholar%2FFatwaA%2FFatwaAAskTheScholar 

[10] İsmail b. Ömer İbn Kesir, el-Bidâye ve’n-Nihâye, Beyrut, trs., c. 12, s. 16; Nebi Bozkurt, “Kandil”, DİA, c. 24, s. 301.

[11] Buhari, Savm, 52; Müslim, Sıyâm, 176; Tirmizi, Savm, 36; İbn Mâce, Sıyâm, 30. 

[12] İbn Mace, Sıyâm, 70.

[13] Ahmet Özel, “Mevlid”, DİA, c. 29, s. 475.

[14] Ahmet Özel, a.g.e., aynı yer.

[15] Ahmet Özel, a.g.e., s. 476.

[16] Ahmet Özel, a.g.e., s. 477-478; Ahmet Özel, “Mevlid: Tarihi ve Dini Hükmü”, Dîvân İlmî Araştırmalar Dergisi, Bilim ve Sanat Vakfı, İstanbul, 2002/1, sayı: 12, s. 243-246. 

[17] Müslim, Cuma, 43.

[18] Nesâi, Îdeyn, 22; İbn Mâce, Mukaddime, 7.

[19] Müslim, Cuma, 43; Ebu Davud, Sünnet, 6.

Kuran-ı Kerim Radyosu
 
Kuran-ı Kerim Radyosu

Hadis Köşesi
 
Dua Köşesi
 
Namaz Vakitleri
 








PEYGAMBERLER TARİHİ
www.dostyurdu.com

 

TARİHTE BUGÜN
Sitene Tarihte Bugün

 
Bugün 28 ziyaretçi (31 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol